uzakta da olsan aynı şehirde aynı havayı soluduğumu bilmek bile beni rahatlatıyor.seni çok seviyorum
18 Temmuz 2010 Pazar
Yalnızlık Düştü Geceme
Zifiriyim karanlıklarındaDenizinde tutuşmuş yelkenlerim…Yanmaktayım usul usul Çaresiz..Alevlerimde yanan gözlerin…Kirpiklerinde buharlaşırken göz yaşlarımYaşayamadıklarıma….senden düşen payım….Sessiz çığlıklara esir yüreğimBoğuluyorum sensizliğindeYalnızlığıma hüküm süren KARANLIKLARIN.SEN karanlıksın ben zifiri…Ve BenGecesine yalnızlık düşmüş biri
BUGÜN AYIN 18 'İ
İKİ AY ÖNCE SON KEZ OLDUĞUNU BİLMEDEN ELELE GÖZGÖZE GELDİK.
KISA BİR AYRILIGA BİLE KATLANAMAZKEN ÖMÜR BOYU AYRILDI ELLERİMİZ VE GÖZLERİMİZ.NE ACIDIR Kİ BU TARİHLER ÖMÜR BOYU KARŞIMA ÇIKACAK.HER SENE AYNI HÜZÜNLERİ YAŞAYACAĞIM SENİN YOKLUĞUNDA.
GÜLYÜZLÜM HER YAŞADIĞIM YENİ GÜN BİR ÖNCE Kİ GÜNDEN DAHA KÖTÜ GEÇİYOR.ACILARIM ÜZÜNTÜLERİM HALA İLK GÜN KÜ GİBİ TAZE VE DAHA DA ÇOĞALIYORLAR.DAHA ÇOK CANIM YANIYOR DAHA ÇOK GÖZYAŞI DÖKÜYORUM.
KISA BİR AYRILIGA BİLE KATLANAMAZKEN ÖMÜR BOYU AYRILDI ELLERİMİZ VE GÖZLERİMİZ.NE ACIDIR Kİ BU TARİHLER ÖMÜR BOYU KARŞIMA ÇIKACAK.HER SENE AYNI HÜZÜNLERİ YAŞAYACAĞIM SENİN YOKLUĞUNDA.
GÜLYÜZLÜM HER YAŞADIĞIM YENİ GÜN BİR ÖNCE Kİ GÜNDEN DAHA KÖTÜ GEÇİYOR.ACILARIM ÜZÜNTÜLERİM HALA İLK GÜN KÜ GİBİ TAZE VE DAHA DA ÇOĞALIYORLAR.DAHA ÇOK CANIM YANIYOR DAHA ÇOK GÖZYAŞI DÖKÜYORUM.
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Üşüyorum Sevgili
Ben de gönül kara kış,
Fırtınalar kopuyor artık,
Yüregimi, alabildigince,
Soğutmuş...
Vermiş gözlere isyanı,
Ağlatıyor.
Dökülen yaşlar,
Bedenimi esir almış,
Buz kitlesi kaplamış.
Sensizlik ayazında,
Çok üşüyorum sevgili...
Ellerim ellerini,
Kollarım bedenini,
Tutup,sarmadıkca,
Bahar gelmez ki GöNLüMe...
Kış-a direnemez,
Yapraklı dal misali,
Sensizlik ayazında,
Solacağım,
Belkide kuruyacağım...
Yaz akşamlarında bile,
Çok soğuk,buralar sensiz,
Üşüyor gönlüm sensizlikten,
Gel artık be Sevgili...
Fırtınalar kopuyor artık,
Yüregimi, alabildigince,
Soğutmuş...
Vermiş gözlere isyanı,
Ağlatıyor.
Dökülen yaşlar,
Bedenimi esir almış,
Buz kitlesi kaplamış.
Sensizlik ayazında,
Çok üşüyorum sevgili...
Ellerim ellerini,
Kollarım bedenini,
Tutup,sarmadıkca,
Bahar gelmez ki GöNLüMe...
Kış-a direnemez,
Yapraklı dal misali,
Sensizlik ayazında,
Solacağım,
Belkide kuruyacağım...
Yaz akşamlarında bile,
Çok soğuk,buralar sensiz,
Üşüyor gönlüm sensizlikten,
Gel artık be Sevgili...
sen gittin gideli
Sen gittin gideli
Anılarla teselli oluyorum
Gülüşün hâlâ kulaklarıma geliyor
Nerde o masum gülüşlerin
Resmini kaptırdım ama
Yüzün aklıma kazınmış bir kere
Nerde o gülyüzün söyle
Sensizlik geldi geleli
Seni düşünüyorum
Pişmanlığım beni su gibi eritiyor
Sen hariç her şey burda
Bir tek sen yoksun
Yokluğuna hâlâ alışamadım
Nerdesin Aşkım?
Anılarla teselli oluyorum
Gülüşün hâlâ kulaklarıma geliyor
Nerde o masum gülüşlerin
Resmini kaptırdım ama
Yüzün aklıma kazınmış bir kere
Nerde o gülyüzün söyle
Sensizlik geldi geleli
Seni düşünüyorum
Pişmanlığım beni su gibi eritiyor
Sen hariç her şey burda
Bir tek sen yoksun
Yokluğuna hâlâ alışamadım
Nerdesin Aşkım?
10 Temmuz 2010 Cumartesi
sevdim
her türlü acıya her zülme ragmen ben seni çok sevdim.umursamadım hayatım bitsede talan olsa da dünyam umursamadım.korkmadım seni sevmek yaşam ile ölüm arasında ince çizgiye ragmen seni sevdim.
İÇİM SIZLIYOR
İÇİM SIZLIYOR
HER AN NEFESSİZ KALACAK GİBİ OLUYORUM
BİR ÇOCUK GİBİ ZAMANSIZ DÖKÜLÜYOR GÖZYAŞLARIM
EN OLUR OLMAZ ZAMANLARDA BEDENİM TİTRİYOR
SUDAN ÇIKMIŞ BALIK MİSALİ
ANNESİNİ BABASINI KAYBETMİŞ BİR YETİM GİBİ ÖKSÜZ GİBİ
HER YANIM BOMBOŞ
YA BEN DERDİMİ ANLATAMIYORUM
YADA SEN DERDİMİ ANLAMAMAK İÇİN ÇABA GÖSTERİYORSUN.
UĞRUNA ÖLÜNECEK SEVGİ VARSA O DA SENİN SEVGİNDİR DEDİM.BUNU TAM MANASI İLE ANLADIN MI???
HER AN NEFESSİZ KALACAK GİBİ OLUYORUM
BİR ÇOCUK GİBİ ZAMANSIZ DÖKÜLÜYOR GÖZYAŞLARIM
EN OLUR OLMAZ ZAMANLARDA BEDENİM TİTRİYOR
SUDAN ÇIKMIŞ BALIK MİSALİ
ANNESİNİ BABASINI KAYBETMİŞ BİR YETİM GİBİ ÖKSÜZ GİBİ
HER YANIM BOMBOŞ
YA BEN DERDİMİ ANLATAMIYORUM
YADA SEN DERDİMİ ANLAMAMAK İÇİN ÇABA GÖSTERİYORSUN.
UĞRUNA ÖLÜNECEK SEVGİ VARSA O DA SENİN SEVGİNDİR DEDİM.BUNU TAM MANASI İLE ANLADIN MI???
BU KADAR KOLAY MI??!!!
BU KADAR KOLAY MI SEVERKEN BİR AN DA HERŞEYİ BİTİRMEK!!!
BU KADAR KOLAY MI ÖLÜMÜNE BİR SEVGİYİ ÖLÜME TERKETMEK!!!
BU KADAR KOLAY MI AĞLAYAN GÖZLERE HİÇ ACIMADAN BİR DAHA BAKMAMAK!!!
BU KADAR KOLAY MI EN İÇTEN SEVGİ SÖZLERİNİ DUYMAMAZLIKTAN GELMEK!!!
ALLAH AŞKINA SÖYLEYİN BANA BU KADAR KOLAY MI BUNLARI YAPMAK .
BEN YAPAMIYORUM İŞTE.
BU KADAR KOLAY MI ÖLÜMÜNE BİR SEVGİYİ ÖLÜME TERKETMEK!!!
BU KADAR KOLAY MI AĞLAYAN GÖZLERE HİÇ ACIMADAN BİR DAHA BAKMAMAK!!!
BU KADAR KOLAY MI EN İÇTEN SEVGİ SÖZLERİNİ DUYMAMAZLIKTAN GELMEK!!!
ALLAH AŞKINA SÖYLEYİN BANA BU KADAR KOLAY MI BUNLARI YAPMAK .
BEN YAPAMIYORUM İŞTE.
9 Temmuz 2010 Cuma
8 Temmuz 2010 Perşembe
Ölümüne Sevmek Adam Gibi
Aşkın ateşiyle yansamda gülüm
Unutmam ben seni ömrüm oldukça
Seni beklerken gelsede ölüm
Sevgim bitmeyecek ömrüm oldukça
Şu kalbimi parça parça doğrasan
Azap verip elim kolum baglasan
Ateş olup şu sinemi daglasan
İsmini anarım ömrüm oldukça
Yollara bakmaktan gözlerim kalsa
Nefes aldığımda yaşım yüz olsa
Izdırap çekerek gençligim solsa
Damarımda kansın ömrüm oldukça
serhatım şaşırıp olsada deli
Benim için sen dünyalar güzeli
Eksilmez başımdan sevdanın seli
Beklerim ben seni ömrüm oldukça
Unutmam ben seni ömrüm oldukça
Seni beklerken gelsede ölüm
Sevgim bitmeyecek ömrüm oldukça
Şu kalbimi parça parça doğrasan
Azap verip elim kolum baglasan
Ateş olup şu sinemi daglasan
İsmini anarım ömrüm oldukça
Yollara bakmaktan gözlerim kalsa
Nefes aldığımda yaşım yüz olsa
Izdırap çekerek gençligim solsa
Damarımda kansın ömrüm oldukça
serhatım şaşırıp olsada deli
Benim için sen dünyalar güzeli
Eksilmez başımdan sevdanın seli
Beklerim ben seni ömrüm oldukça
6 Temmuz 2010 Salı
SENİ SEVMEK KADAR GÜZELDİ AŞK
Kirpiklerime bile ağır gelirken yokluğun
Hayalinle konuştum yine
Gecenin sarı gölgeleri susarken dudağımda
Oysa bu vakitler tebessüm konardı yanağına
Şimdi ne zaman bir şarkıyı yudumlasam
Yokluğun saklandığı yerden çıka gelir
Dili tutulan suskunluğum gibi
Bakışımın dağlarına yaslanır efkâr
Ben bir sana eğildim ey yar
Çünkü seni sevmek kadar güzeldi aşk
Sessizlik nöbetlerinde
Zühresiz kalmış gökyüzüm
Ve saçlarının kaybolduğu sokakta
Bir kuşun sahipsiz masumiyeti ışıkları söndürür
Gidişin son değildir ama güneşi aysız döndürür
Kalbim çalındığından beri yoksulum
Hırsızlar uğramaz gönlü yorgun viraneme
Sürgülü kapıları açılmamış ellerimin
Ellerini tutsun özlemeden sevsin
Bir başkaldırı ozanıyım
Aşka asiliğim bu yüzden,
Sonsuza kadar ebedidir.
Çünkü aşk,
Sevenin ateşten gömleğidir.
Çığlığın sessizliğidir.
Sus konuşma, türküme diyet ödesin
Elvedası eksik mısralarım
Gelecek olan beklenir
Gidene sadece hoşça kal denir.
Ben ayağına dolanan kilim olamam
Bülbülü gitti diye gül gibi solamam
Yıllar geçip gidiyor, ben duruyorum.
Sen çoğalıyorsun
Yeni güller doğuyor teninde
Ben yalnızlaşıyorum kendi çölümde
Ruhumda kum fırtınası
Gecemde kandiller üşür
Güneş kendi gölgesinde mağrur
Bir yürek dirilirken bir aşk ölür.
çavreşamin(karagözlüm)
Bu gün efkarlıyım değmen bu gönlüme
Nazlı yardan ayrıldımdünya kör gözüme
Esti sevdanın yeli delendim Fırat gibi
Gözümdeki yaşlarla bırakıp gitme beni
Ay çawreşa min ay ay delala min ay
Hevala min ay ay
Yalnızlık yıkar beni yokluğun ölüm gibi
Ay çawreşa min ay
Unuttun gittin diye kara yaslar bağladım
Ya gel ya bir haber ver kalmadı bitti sabrım
Nazlı yardan ayrıldım
Esti sevdanın yeli delendim Fırat gibi
Gözümdeki yaşlarla bırakıp gitme beni
Ay çawreşa min ay ay delala min ay
Hevala min ay ay
Yalnızlık yıkar beni yokluğun ölüm gibi
Ay çawreşa min ay
Unuttun gittin diye kara yaslar bağladım
Ya gel ya bir haber ver kalmadı bitti sabrım
BrindarıM..................YaralıyıM
BrindarıM..................YaralıyıM
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Dışevıtim mina arım,.........................Yanıyor ateş gibiyim,
Harsı çawımın tıjiye,...........................Gözüm yaşla doludur,
Mina baran vez dıbarım....................Yağmur gibi yağıyorum.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
Berdın iro ez bıkirım,..........................Bırakın bu gün haykırayım,
Bıjın vera ez çıkırım,............................Söyleyin ben size ne yaptım
Ez bıkesım, ro nedime,......................Ben kimsesiz gün görmemiş.
Ez kesira, tışt nekırım,........................Kimseye bir şey yapmadım.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
Brinamın pır kur buye,.........................Yaram çok derinleşmiş,
Bıjın mıra hekim kiye,..........................Söyleyin doktor kimdir,
Dıgerım nabinım hekim,.....................Geziyorum doktoru bulamıyorum,
Ev hekimıme lüküye............................Doktorumuz nerededir.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Dışevıtim mina arım,.........................Yanıyor ateş gibiyim,
Harsı çawımın tıjiye,...........................Gözüm yaşla doludur,
Mina baran vez dıbarım....................Yağmur gibi yağıyorum.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
Berdın iro ez bıkirım,..........................Bırakın bu gün haykırayım,
Bıjın vera ez çıkırım,............................Söyleyin ben size ne yaptım
Ez bıkesım, ro nedime,......................Ben kimsesiz gün görmemiş.
Ez kesira, tışt nekırım,........................Kimseye bir şey yapmadım.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
Brinamın pır kur buye,.........................Yaram çok derinleşmiş,
Bıjın mıra hekim kiye,..........................Söyleyin doktor kimdir,
Dıgerım nabinım hekim,.....................Geziyorum doktoru bulamıyorum,
Ev hekimıme lüküye............................Doktorumuz nerededir.
Brindarım, brindarım,........................Yaralıyım, yaralıyım,
Ez bıkesım, vez neçarım...................Kisesizim ben fakirim.
5 Temmuz 2010 Pazartesi
SENSiZ OLDUĞUM ZAMAN
Ellerin ellerimi tuttuğu anda
Gözlerin gözlerime baktığı anda
Bir başka oluyorum işte o anda
Beni ateşinle yaktığın zaman
Alışmışım artık sensiz duramam
Kimseyi senin yerine koyamam
Dünyayı verseler sensiz olamam
Ölürüm ben sensiz olduğum zaman
Gözlerin gözlerime baktığı anda
Bir başka oluyorum işte o anda
Beni ateşinle yaktığın zaman
Alışmışım artık sensiz duramam
Kimseyi senin yerine koyamam
Dünyayı verseler sensiz olamam
Ölürüm ben sensiz olduğum zaman
acıyor yüreğim
Kavrulan yüreğim sığmıyor gögsüme
Almıyor aklım almıyor
Dünya sensiz dönmüyor
Eriyorum bile bile karşında
Acıyor yüreğim acıyor
Çırpınıyor kuş misali boşuna
Durmuyor bu hayat neden durmuyor
Geçiyor sensiz boşuna
Ağlıyorum içimden
Seviyorum derinden
ACIYOR yüreğim
Gözlerimle gördüklerimden
Almıyor aklım almıyor
Dünya sensiz dönmüyor
Eriyorum bile bile karşında
Acıyor yüreğim acıyor
Çırpınıyor kuş misali boşuna
Durmuyor bu hayat neden durmuyor
Geçiyor sensiz boşuna
Ağlıyorum içimden
Seviyorum derinden
ACIYOR yüreğim
Gözlerimle gördüklerimden
SEVMEK
Sevmek; Kimini mecnun eder, yürekten sevince
Sevmek; Kimini deli eder, sevdiğini kaybedince
Sevmek; Kimini sarhoş eder, içmeden alabildiğince
Sevmek; Serseri sevdaya döner, bizim gibi sevince
Sevmek; Yüreği bir atmaktır ömrünce
Sevmek; Bir oh diyememektir gönlünce
Sevmek; Kızıl bir volkandır, ayrı düşünce
Sevmek; Serseri bir yıldız gibidir, tanımaz yörünge
Sevmek; Bazen ateş olur yanar gönülde
Sevmek; Bazen buz olur, Sina çölünde
Sevmek; Bazen bir balık, okyanusun dibinde
Sevmek; Serseri bir mayın gibidir seven gönülde
Sevmek; Vardır bedeni olan her yürekde
Sevmek; Çağlayıp taşar bazen seven gönüllerde
Sevmek; Kavuşmayı hayal etmek Dünya ve ahirette
Sevmek; Serseri sevda olur birleşince iki yürek bir yürekde
Sevmek; Gece yıldızları saymak sevgiliyi özleyince
Sevmek; Kayan yıldızlardan fal tutmak ümitsizce
Sevmek; Baktığını görmemek araya ayrılık girince
Sevmek; Serseri bir Güneş, doğmadan batar sevgili küsünce
Sevmek; Şimdi herkesin dilinde bizi görünce
Sevmek; Yüreklerde oldu şimdi ince bir düşünce
Sevmek; Serseri sevda hikayeleri olacak biz ölünce
Sevmek; Serseri sevdalar yaşanır oldu sen hayatıma girinc
Sevmek; Kimini deli eder, sevdiğini kaybedince
Sevmek; Kimini sarhoş eder, içmeden alabildiğince
Sevmek; Serseri sevdaya döner, bizim gibi sevince
Sevmek; Yüreği bir atmaktır ömrünce
Sevmek; Bir oh diyememektir gönlünce
Sevmek; Kızıl bir volkandır, ayrı düşünce
Sevmek; Serseri bir yıldız gibidir, tanımaz yörünge
Sevmek; Bazen ateş olur yanar gönülde
Sevmek; Bazen buz olur, Sina çölünde
Sevmek; Bazen bir balık, okyanusun dibinde
Sevmek; Serseri bir mayın gibidir seven gönülde
Sevmek; Vardır bedeni olan her yürekde
Sevmek; Çağlayıp taşar bazen seven gönüllerde
Sevmek; Kavuşmayı hayal etmek Dünya ve ahirette
Sevmek; Serseri sevda olur birleşince iki yürek bir yürekde
Sevmek; Gece yıldızları saymak sevgiliyi özleyince
Sevmek; Kayan yıldızlardan fal tutmak ümitsizce
Sevmek; Baktığını görmemek araya ayrılık girince
Sevmek; Serseri bir Güneş, doğmadan batar sevgili küsünce
Sevmek; Şimdi herkesin dilinde bizi görünce
Sevmek; Yüreklerde oldu şimdi ince bir düşünce
Sevmek; Serseri sevda hikayeleri olacak biz ölünce
Sevmek; Serseri sevdalar yaşanır oldu sen hayatıma girinc
SOL YANIM SANA HEP NOKSAN KALACAK
Sen ve ben aynı cümlenin içinde iki yabancıyız.
Hayat ile ölüm arasında kalan boşluğa sıkışmış iki bahar sabahı..
Biraz yorgun, biraz kırgın..Ayrılıkla şereflendirilmiş iki esir yürek….
Göğsünde söz verilmişliklerin bir bıçak yarası gibi parladığı iki süngüsüz asker..
Oysa bayram sevinçlerimiz vardı yüzümüze “ gülüş “ diye taktığımız…
Oysa baca dumanlarının bile yüzündeki masumluğunu kirletemediği beyaz düşlerimiz vardı ardında “ hayat “ diye koşuşturduğumuz…
Yorgun bir gün sonrası akşamın karanlığına gizlenmiş iki yetim yürektik ikimiz..Ürkek bakışlarımız vardı..Saklı cümlelerimiz, yaralı geçmişlerimiz. .Sen, mavi sulardan alınıp tozun toprağın içinde yaşatılmaya çalışan bir balık kadar çaresiz..Ve ben tüm umutları alabora olmuş bir balıkçı kadar ümitsiz..
Acılarımız ortaktı, umutlarımız ise yalnızlığa prangalı..Ama pes etmedik…Göğsümüze ayrılığın madalyası takılmaktansa ölümü reva gördük umut fakiri yüreklerimize. Ama belki göz ardı ettiğimiz belki de unutmak istediğimiz bir şeyler vardı sevgili. Biz bu savaşa bir sıfır geride başlamıştık..Ayrılığa yakındı saflarımız..Geç kalmışlık kokuyordu nefeslerimiz..Ve göz ardı ettiğimiz teknemiz su alıyordu..Ama pes etmedik. Yanan bir şeyler vardı yavaş yavaş..Yenilmeye hazır iki asker vardı ayaklarımızın ürkek gölgelerinde…Belki de er- geç ayrılmaya mahkum iki kırık yürek vardı kendimizden bile gizlendiğimiz köşelerde..Ama mühürlü kaderimize inat tek bir yürek olmaya çalıştık uçurum kenarlarında..kaderin üstünde de bir kader vardır diyerek sevdamıza biçilen kelebek ömrüne inat biz yaşamaya çabaladık camdan fanuslarda…
Birbirinden uzak, dört duvar arasına saklı yüreklerimizi aynı gökyüzünün altında buluşturarak nice hasret kelimelerini demledik cümlelerin isli çaydanlıklarında..Aynı gözyaşlarında ıslandı kuru topraklarımız..Acılarımızı yüreğimizde öğütüp gökkuşaklarından ördük yarınlarımızı..Ayak üstü yaşamadık sevdamızı, mutluluğun her bir satırını her bir nefesini yüreğimize mühürledik..Gülüşlerimizle sarıyorduk yetim martıların kanadını….Her cümlemiz mutluluğumuzun tek şahidiydi. Ama bir akşam üstü “ yoruldum artık “ cümlesini bana miras bırakarak gittin. Kıyılarımıza vuran ilk fırtınada sevgini ve yüreğini bırakıp ait olduğun karanlıklara gittin. Evet, teknemiz su alıyordu. Bu bir kaçınılmaz gerçekti..Ardında “ yoruldum artık “ cümlesini bırakılmış cevapsız sorularla gittin..Gittin, ardında avuçlarıma kalbimin sana ait olan yerin demir anahtarını ve gideceğin karanlığına adresini bırakarak. Söz vermişliklerini, gözü kara cesaretini soğuk ve dilsiz duvarlara feda ettin…Günbegün içten içe kemiren ve gittikçe büyüyen ve de bir türlü cevabını bulamadığın ya da bulmaktan çekindiğin korkularına esir düştün belki de..
Velhasıl; sen gittin ama ben senin yokluğunu hiçbir kalıba sığdıramadım.Anlamakta hala zorluk çektiğim ve yüreğime bir türlü dinletemediğim ayrılığını yutkunamadım..Belki de bir türlü kabullenemedim gözlerindeki yenilmişliğimi.Sen gittin ardından demir kapılarda soğudu sıcak gülüşlerim.Sen gittin şehrin tüm aynalarını teker teker kırdım..Sonra da “ kendimi “ sende intihar ettim sevgili…Senden bana ayrılıktan öte sadece acıyan ve kanayan bir yara kaldı.. Bir de sol göğsümde senli günlerden kalma bir bıçak yarası..Şimdi “ dostluktan “ sınır dışı edilmiş iki uçurumuz biz..Senle biz; birinci ve ikinci tekil şahıs olmaktan öteye geçemedik devrik cümlelerde. Senle ben hiçbir zaman “ biz “ olamadık mutluluk yeminlerinde… Kısacası ki ayrı bedene pay edilmiş yüreklerimizi tek bir sevgide yaşatamadık..Sonra imamesi kopmuş ince tespih taneleri gibi birer birer dağıldık etrafa..Birer birer savrulduk takvim yapraklarından yeni ziftlenmiş asfaltlara…Hayata dair cümle olacakken, bir solgun yaprak olduk kuru sonbaharlara..Aynı yürekte ömür boyu yaşayacakken, gömüldük tarihin tozlu sayfalarına… Kefensiz, sebepsiz ve bir o kadar da vakitsiz…
Hatırlar mısın bana dağıttığın sıcak gülüşlerini? Hatırlamadın mı yoksa ? Unutmuş olabilirsin…Hayat bu, unutabilirsin…Yaşadıklarımız, yetim bir çocuğun imlası bozuk cümleleri gibi yer etmemişse yüreğinde; hatıraları yeniden küllendirmenin ne faydası olur ki ! Hükümsüzdür sözlerin..
Oysa her sözcüğün bende “ hayat “ kadar anlamlıydı…Ve bir o kadar sıcak kanlıydı….Seninle konuşurken gözlerin sıva tutmaz karanlıklarıma galip gelirdi..Seninle yaşarken beli bükük mutluluklarım topal acılarıma rest çekerdi..Çünkü bir nefesin bir ömre bedeldi çünkü gözlerin yüreğimde “ güneşe “ eşdeğerdi. Ve seninle iken hiç “ ben “ olmadım…Ben hep sen’dim..Ben hep “ biz” idik… Tüm yollarım, tüm adreslerim sanaydı…Çünkü sen, gözlerine Cenneti çizdiğim idin.. Çünkü sen, hayatla ölüm arasında sıkışmış bir adamın tek sığınağıydın..Çünkü sen, mutluluğun diğer adıydın….
Sen gittin sevgili…Ardında beni “ bende “ bırakarak gittin.. Senden sonra sensizliği yüzüme vuran her kelimeyi, her cümleyi reddettim. Sensizliğin her harfini savurdum dilimden.Sen beni öldürmüşken “ ben “ seni “ öldüremedim..Ve de yaşatamadım seni “ bende “…Gittin.. Ardından binlerce sitem ekledim bensiz attığın her adıma..” İçi boş “ küfürler savurdum çıktığın her sokak başına…Sen gittin…Ardından içi boşaltmış sorgular, cevabı sorusunda saklı çapraz yanılgılar geldi…Geçmişinde yaşadığın acılarda tek bir payım / tek bir hissem gençliğini çalmakla, geleceğine dair tek bir pay / tek bir hisse talep etmediğim halde gelecek günlerini zimmetime geçirmekte itham edildim imzasız iddaanamelerde. Seni sensiz sevmekten yalnızlığına hüküm giydim topuksuz cümlelerin ağır yenilgilerinde..Suçluydum artık..Adının kapladığı alan kadar yer tutan hücrelerde ezildim..Ve en sonunda yenildim..Hiçbir zaman pişmanlığı sende saklı günahlarıma seni ortak etmedim…Bu adı konmamış dostluğumuzun faili meçhul suçlarının hepsini üstelendim sırf sen temize çık diye sen hep bensiz de mutlu ol diye..Çünkü sen benim “ölümle onurlandırılacak tek sebebim, mutluluklarda sayıkladığım tek nefesimdin “…
Şimdi sensizliğin akşamını demlemekteyim hayatın isli çaydanlığında..Kim bilir ben bu satırları yazarken sen , sana biçilmiş “ mutluluk” rollerinde oynamaktasın..Sahne de sen..Başrollerde sen..Oysa ben senin yarım bıraktığın bu dostluğun ayrılığa kalansız bölünen acılarında bana verilen repliklerini oynuyorum…Perdelerin ardında sözlerini unutmuş figuran gibi her gece sensizliğin içinde senli hatıralarımı oynuyorum..Ve kalabalık sokaklarda karşılaştığım her kadın gözüne yenilmişliğimin ilanını karalıyorum on puntoluk harflerle…Şimdi yüreğimin seni seven kepenklerini indirip baktığım her kadının gözlerinde “ sana gecikmişliğimi“ görmek için üzerime suskunluğumu giyiniyorum..Ve gördüğüm her gözde anlıyorum ki; biz iki yakası hiçbir zaman birbirine kavuşmayacak iki uçurumuz..Biz seninle aynı cümlede yer alan iki uzak kelimeyiz artık…gizli öznesi sen,yüklemi ben…
Kırık dökük olsa da sensiz aynalar, hayat kaldığı yerden devam ediyor. Senden önce yetim idim, senden sonra da öksüz kaldım..Senden önce yarım bir cümleydim, senden sonra yalnızlığın avcunda kırık dökük bir kelime…Sen yoksunya; herşey bir noksan, herşey yarım. Kısacası ” sensiz ” tadsız tuzsuz bir hayat. Ha bıçağı göğsüne saplamışsın ha şakağına soğuk kelimeleri dayamışsın. Değişen ne ki sevgili..Herşey bir ” eksik “, herşey ” sana ” noksan. Herşey çıktığın demir kapı gibi; hayat kadar dağınık , ölüm kadar soğuk.Herşey bıraktığın gibi, herşey bir ” sen ” eksik..
“ Sen gittikten sonra
Bu hayat köprüsünün altından
Daha çok seller akacak topraklarıma…
Ve sensizliğin içinde
Her an ölüm bana musallat olacak..
Kâh yenilgilerimi fırlatacak yüzüme,
Kâh sana gecikmişliğimin ipini geçirecek yüreğime..
Ama ben pes etmeyeceğim..
Var gücümle “ seni “ bende yaşatacağım…
Yaşatmaya çalışacağım..
Ama her şey bir “ sen “ eksik olacak…
Her şey tamam olsa da,
Sol yanım hep sana “ noksan “ kalacak…” bunu unutma…
Hayat ile ölüm arasında kalan boşluğa sıkışmış iki bahar sabahı..
Biraz yorgun, biraz kırgın..Ayrılıkla şereflendirilmiş iki esir yürek….
Göğsünde söz verilmişliklerin bir bıçak yarası gibi parladığı iki süngüsüz asker..
Oysa bayram sevinçlerimiz vardı yüzümüze “ gülüş “ diye taktığımız…
Oysa baca dumanlarının bile yüzündeki masumluğunu kirletemediği beyaz düşlerimiz vardı ardında “ hayat “ diye koşuşturduğumuz…
Yorgun bir gün sonrası akşamın karanlığına gizlenmiş iki yetim yürektik ikimiz..Ürkek bakışlarımız vardı..Saklı cümlelerimiz, yaralı geçmişlerimiz. .Sen, mavi sulardan alınıp tozun toprağın içinde yaşatılmaya çalışan bir balık kadar çaresiz..Ve ben tüm umutları alabora olmuş bir balıkçı kadar ümitsiz..
Acılarımız ortaktı, umutlarımız ise yalnızlığa prangalı..Ama pes etmedik…Göğsümüze ayrılığın madalyası takılmaktansa ölümü reva gördük umut fakiri yüreklerimize. Ama belki göz ardı ettiğimiz belki de unutmak istediğimiz bir şeyler vardı sevgili. Biz bu savaşa bir sıfır geride başlamıştık..Ayrılığa yakındı saflarımız..Geç kalmışlık kokuyordu nefeslerimiz..Ve göz ardı ettiğimiz teknemiz su alıyordu..Ama pes etmedik. Yanan bir şeyler vardı yavaş yavaş..Yenilmeye hazır iki asker vardı ayaklarımızın ürkek gölgelerinde…Belki de er- geç ayrılmaya mahkum iki kırık yürek vardı kendimizden bile gizlendiğimiz köşelerde..Ama mühürlü kaderimize inat tek bir yürek olmaya çalıştık uçurum kenarlarında..kaderin üstünde de bir kader vardır diyerek sevdamıza biçilen kelebek ömrüne inat biz yaşamaya çabaladık camdan fanuslarda…
Birbirinden uzak, dört duvar arasına saklı yüreklerimizi aynı gökyüzünün altında buluşturarak nice hasret kelimelerini demledik cümlelerin isli çaydanlıklarında..Aynı gözyaşlarında ıslandı kuru topraklarımız..Acılarımızı yüreğimizde öğütüp gökkuşaklarından ördük yarınlarımızı..Ayak üstü yaşamadık sevdamızı, mutluluğun her bir satırını her bir nefesini yüreğimize mühürledik..Gülüşlerimizle sarıyorduk yetim martıların kanadını….Her cümlemiz mutluluğumuzun tek şahidiydi. Ama bir akşam üstü “ yoruldum artık “ cümlesini bana miras bırakarak gittin. Kıyılarımıza vuran ilk fırtınada sevgini ve yüreğini bırakıp ait olduğun karanlıklara gittin. Evet, teknemiz su alıyordu. Bu bir kaçınılmaz gerçekti..Ardında “ yoruldum artık “ cümlesini bırakılmış cevapsız sorularla gittin..Gittin, ardında avuçlarıma kalbimin sana ait olan yerin demir anahtarını ve gideceğin karanlığına adresini bırakarak. Söz vermişliklerini, gözü kara cesaretini soğuk ve dilsiz duvarlara feda ettin…Günbegün içten içe kemiren ve gittikçe büyüyen ve de bir türlü cevabını bulamadığın ya da bulmaktan çekindiğin korkularına esir düştün belki de..
Velhasıl; sen gittin ama ben senin yokluğunu hiçbir kalıba sığdıramadım.Anlamakta hala zorluk çektiğim ve yüreğime bir türlü dinletemediğim ayrılığını yutkunamadım..Belki de bir türlü kabullenemedim gözlerindeki yenilmişliğimi.Sen gittin ardından demir kapılarda soğudu sıcak gülüşlerim.Sen gittin şehrin tüm aynalarını teker teker kırdım..Sonra da “ kendimi “ sende intihar ettim sevgili…Senden bana ayrılıktan öte sadece acıyan ve kanayan bir yara kaldı.. Bir de sol göğsümde senli günlerden kalma bir bıçak yarası..Şimdi “ dostluktan “ sınır dışı edilmiş iki uçurumuz biz..Senle biz; birinci ve ikinci tekil şahıs olmaktan öteye geçemedik devrik cümlelerde. Senle ben hiçbir zaman “ biz “ olamadık mutluluk yeminlerinde… Kısacası ki ayrı bedene pay edilmiş yüreklerimizi tek bir sevgide yaşatamadık..Sonra imamesi kopmuş ince tespih taneleri gibi birer birer dağıldık etrafa..Birer birer savrulduk takvim yapraklarından yeni ziftlenmiş asfaltlara…Hayata dair cümle olacakken, bir solgun yaprak olduk kuru sonbaharlara..Aynı yürekte ömür boyu yaşayacakken, gömüldük tarihin tozlu sayfalarına… Kefensiz, sebepsiz ve bir o kadar da vakitsiz…
Hatırlar mısın bana dağıttığın sıcak gülüşlerini? Hatırlamadın mı yoksa ? Unutmuş olabilirsin…Hayat bu, unutabilirsin…Yaşadıklarımız, yetim bir çocuğun imlası bozuk cümleleri gibi yer etmemişse yüreğinde; hatıraları yeniden küllendirmenin ne faydası olur ki ! Hükümsüzdür sözlerin..
Oysa her sözcüğün bende “ hayat “ kadar anlamlıydı…Ve bir o kadar sıcak kanlıydı….Seninle konuşurken gözlerin sıva tutmaz karanlıklarıma galip gelirdi..Seninle yaşarken beli bükük mutluluklarım topal acılarıma rest çekerdi..Çünkü bir nefesin bir ömre bedeldi çünkü gözlerin yüreğimde “ güneşe “ eşdeğerdi. Ve seninle iken hiç “ ben “ olmadım…Ben hep sen’dim..Ben hep “ biz” idik… Tüm yollarım, tüm adreslerim sanaydı…Çünkü sen, gözlerine Cenneti çizdiğim idin.. Çünkü sen, hayatla ölüm arasında sıkışmış bir adamın tek sığınağıydın..Çünkü sen, mutluluğun diğer adıydın….
Sen gittin sevgili…Ardında beni “ bende “ bırakarak gittin.. Senden sonra sensizliği yüzüme vuran her kelimeyi, her cümleyi reddettim. Sensizliğin her harfini savurdum dilimden.Sen beni öldürmüşken “ ben “ seni “ öldüremedim..Ve de yaşatamadım seni “ bende “…Gittin.. Ardından binlerce sitem ekledim bensiz attığın her adıma..” İçi boş “ küfürler savurdum çıktığın her sokak başına…Sen gittin…Ardından içi boşaltmış sorgular, cevabı sorusunda saklı çapraz yanılgılar geldi…Geçmişinde yaşadığın acılarda tek bir payım / tek bir hissem gençliğini çalmakla, geleceğine dair tek bir pay / tek bir hisse talep etmediğim halde gelecek günlerini zimmetime geçirmekte itham edildim imzasız iddaanamelerde. Seni sensiz sevmekten yalnızlığına hüküm giydim topuksuz cümlelerin ağır yenilgilerinde..Suçluydum artık..Adının kapladığı alan kadar yer tutan hücrelerde ezildim..Ve en sonunda yenildim..Hiçbir zaman pişmanlığı sende saklı günahlarıma seni ortak etmedim…Bu adı konmamış dostluğumuzun faili meçhul suçlarının hepsini üstelendim sırf sen temize çık diye sen hep bensiz de mutlu ol diye..Çünkü sen benim “ölümle onurlandırılacak tek sebebim, mutluluklarda sayıkladığım tek nefesimdin “…
Şimdi sensizliğin akşamını demlemekteyim hayatın isli çaydanlığında..Kim bilir ben bu satırları yazarken sen , sana biçilmiş “ mutluluk” rollerinde oynamaktasın..Sahne de sen..Başrollerde sen..Oysa ben senin yarım bıraktığın bu dostluğun ayrılığa kalansız bölünen acılarında bana verilen repliklerini oynuyorum…Perdelerin ardında sözlerini unutmuş figuran gibi her gece sensizliğin içinde senli hatıralarımı oynuyorum..Ve kalabalık sokaklarda karşılaştığım her kadın gözüne yenilmişliğimin ilanını karalıyorum on puntoluk harflerle…Şimdi yüreğimin seni seven kepenklerini indirip baktığım her kadının gözlerinde “ sana gecikmişliğimi“ görmek için üzerime suskunluğumu giyiniyorum..Ve gördüğüm her gözde anlıyorum ki; biz iki yakası hiçbir zaman birbirine kavuşmayacak iki uçurumuz..Biz seninle aynı cümlede yer alan iki uzak kelimeyiz artık…gizli öznesi sen,yüklemi ben…
Kırık dökük olsa da sensiz aynalar, hayat kaldığı yerden devam ediyor. Senden önce yetim idim, senden sonra da öksüz kaldım..Senden önce yarım bir cümleydim, senden sonra yalnızlığın avcunda kırık dökük bir kelime…Sen yoksunya; herşey bir noksan, herşey yarım. Kısacası ” sensiz ” tadsız tuzsuz bir hayat. Ha bıçağı göğsüne saplamışsın ha şakağına soğuk kelimeleri dayamışsın. Değişen ne ki sevgili..Herşey bir ” eksik “, herşey ” sana ” noksan. Herşey çıktığın demir kapı gibi; hayat kadar dağınık , ölüm kadar soğuk.Herşey bıraktığın gibi, herşey bir ” sen ” eksik..
“ Sen gittikten sonra
Bu hayat köprüsünün altından
Daha çok seller akacak topraklarıma…
Ve sensizliğin içinde
Her an ölüm bana musallat olacak..
Kâh yenilgilerimi fırlatacak yüzüme,
Kâh sana gecikmişliğimin ipini geçirecek yüreğime..
Ama ben pes etmeyeceğim..
Var gücümle “ seni “ bende yaşatacağım…
Yaşatmaya çalışacağım..
Ama her şey bir “ sen “ eksik olacak…
Her şey tamam olsa da,
Sol yanım hep sana “ noksan “ kalacak…” bunu unutma…
4 Temmuz 2010 Pazar
Seni seviyorum...
Düşüncelerimde hep sen varsın
Kaçmak neyi değiştirdi.
Hani yeni başlangıçlarım
Olacaktı benim.
Gönül yelkenlerimi
Şişirmiyor rüzgar,
Gemim yürümüyor sensiz.
Başlangıçlarımda olmayacaktın ya!
Tutamadım sözümü sevdiğim.
Ne zaman trenin hüzünlü sesini duysam,
Seni hatırlıyorum.
Saçının perçemini alırken alnından,
Seven sevilenin.
Yine yadıma düşüyorsun
_Seni seviyorum _diyen sesim
Çınlıyor kulaklarımda
O zaman;
Yangın yerine dönüyor yüreğim
Söndürmesi zor,
Hep bir yanında koru barındıran
İşte böyle koca geçen ayların ardından
Sensizim....
Unutmadım....
Unutamam....
Seni seviyorum...
Kaçmak neyi değiştirdi.
Hani yeni başlangıçlarım
Olacaktı benim.
Gönül yelkenlerimi
Şişirmiyor rüzgar,
Gemim yürümüyor sensiz.
Başlangıçlarımda olmayacaktın ya!
Tutamadım sözümü sevdiğim.
Ne zaman trenin hüzünlü sesini duysam,
Seni hatırlıyorum.
Saçının perçemini alırken alnından,
Seven sevilenin.
Yine yadıma düşüyorsun
_Seni seviyorum _diyen sesim
Çınlıyor kulaklarımda
O zaman;
Yangın yerine dönüyor yüreğim
Söndürmesi zor,
Hep bir yanında koru barındıran
İşte böyle koca geçen ayların ardından
Sensizim....
Unutmadım....
Unutamam....
Seni seviyorum...
SENİ ÖZLÜYOR SENİ SEVİYORUM
Hani kendini yanlız hissettiğin olur ya
Hani özlem duyarsın bir merhaba ya
Hani bazen kaybolursunda yaşam yolunda
Hani tüm ışıklar sönerde
Şehrin karanlığa büründüğü olur ya
İşte bende şu an öyleyim gülüm....
Hani gün doğumunu özlersin ya
Hani güneşin ışıklarının
Seni ısıtmasını özlersin ya
Hani o iki dudak arasından çıkan
Sadece sevenlerin bildiği
Hani seni seviyorum demesi vardır ya
Hani bir gülüşün insanı aşk sarhoşu ettiği olur ya
Hani bir dokunmanın
Tüm tenini yaktıgını hissedersin ya
İşte bende seni öyle özlüyorum
Seni seviyorum
Inanmiyormusun
Sevgi sözde degil
Sevgi özdedir
Bak gözlerime
Bak ta gör senin için yanan atesi.
Günler geçmek bilmiyor
Bu kalbim yalniz seni seviyor
Zamana düsman olmus
Bir kenarda otuyorum
Seni bekliyorum
Geleceksin
Beni göreceksin
Ve gülümseyerek
Bana beni sevdigini söyleyeceksin.
Duygularim doldu
Doldu da tasiyor.
Seni seviyorum diyorum ama
Aslinda ben degil
Gönlüm seni seviyor.
Seni seviyorum seni seviyorum
Gel artik seni hala bekliyorum
Özleminle cehennemi yasiyorum
Hergün birazha sensiz yaslaniyorum
Ben kendi kendime sasiyorum
Biliyorum sana çok karisiyorum
Ama mutluluga kavusamiyorum.
Hani özlem duyarsın bir merhaba ya
Hani bazen kaybolursunda yaşam yolunda
Hani tüm ışıklar sönerde
Şehrin karanlığa büründüğü olur ya
İşte bende şu an öyleyim gülüm....
Hani gün doğumunu özlersin ya
Hani güneşin ışıklarının
Seni ısıtmasını özlersin ya
Hani o iki dudak arasından çıkan
Sadece sevenlerin bildiği
Hani seni seviyorum demesi vardır ya
Hani bir gülüşün insanı aşk sarhoşu ettiği olur ya
Hani bir dokunmanın
Tüm tenini yaktıgını hissedersin ya
İşte bende seni öyle özlüyorum
Seni seviyorum
Inanmiyormusun
Sevgi sözde degil
Sevgi özdedir
Bak gözlerime
Bak ta gör senin için yanan atesi.
Günler geçmek bilmiyor
Bu kalbim yalniz seni seviyor
Zamana düsman olmus
Bir kenarda otuyorum
Seni bekliyorum
Geleceksin
Beni göreceksin
Ve gülümseyerek
Bana beni sevdigini söyleyeceksin.
Duygularim doldu
Doldu da tasiyor.
Seni seviyorum diyorum ama
Aslinda ben degil
Gönlüm seni seviyor.
Seni seviyorum seni seviyorum
Gel artik seni hala bekliyorum
Özleminle cehennemi yasiyorum
Hergün birazha sensiz yaslaniyorum
Ben kendi kendime sasiyorum
Biliyorum sana çok karisiyorum
Ama mutluluga kavusamiyorum.
Seni yaşamak…
Çok farklı bir duygu seni yaşamak ve yazmak
Ama seni yazmak anlatmak mümkün mü?
Seni yazmak ummandan bir damlacıktır
Ama seni yaşamak farklı bir ayrıcalıktır.
İsmini duydukça, fırtınalarda çağlayan akarsu gibi kanım kaynar
Çöllerde yanan kumlar gibi sana kanım kaynar
Sen yoksan, öksüz ağlayan çocuklar gibi çiyerim yanar
Tek tesellim sensin, sana kanım kaynar.
Çok farklı bir duygu seni yaşamak ve yazmak
Ama seni yazmak anlatmak mümkün mü?
Seni yazmak ummandan bir damlacıktır
Ama seni yaşamak farklı bir ayrıcalıktır.
İsmini duydukça, fırtınalarda çağlayan akarsu gibi kanım kaynar
Çöllerde yanan kumlar gibi sana kanım kaynar
Sen yoksan, öksüz ağlayan çocuklar gibi çiyerim yanar
Tek tesellim sensin, sana kanım kaynar.
Senİnle Nefes Almak..
Yüreğimde bilinmeyen, benim bile hala yerini tam olarak kestiremediğim bir
yerlerde kanıyorsun hala ve ben çoğu zaman bilerek ya da bilmeyerek
kaşıyorum bu kabuk tutmaya yüz tutmuş yaramı.. yani seni…
Evet, unutamadım seni, kanayan bir yarasın hala yüreğimde…
Unutamadım bir türlü gözlerini; güzelliği, baktığımda yüreğinin
derinlerini gördüğüm gözlerini…
Unutamadım hala gülüşünü.. sıcacık, içten, yüreğime huzur veren gülüşünü…
Ne zaman biri bana baksa seni görüyorum, ne zaman biri gülse seni
hatırlıyorum…
Nereye gidersem gideyim kimi görürsem göreyim biraz sana benziyor…
Rüyamdasın, düşlerimdesin, hayallerimdesin kısacası yüreğimdesin…
Öylesine bendesin ki, yaşamım seni görmeden önce hiç yokmuş gibi…
Sanki seninle nefes almaya başlamışım ben ve biliyor musun nefes almak çok güzeldi…
yerlerde kanıyorsun hala ve ben çoğu zaman bilerek ya da bilmeyerek
kaşıyorum bu kabuk tutmaya yüz tutmuş yaramı.. yani seni…
Evet, unutamadım seni, kanayan bir yarasın hala yüreğimde…
Unutamadım bir türlü gözlerini; güzelliği, baktığımda yüreğinin
derinlerini gördüğüm gözlerini…
Unutamadım hala gülüşünü.. sıcacık, içten, yüreğime huzur veren gülüşünü…
Ne zaman biri bana baksa seni görüyorum, ne zaman biri gülse seni
hatırlıyorum…
Nereye gidersem gideyim kimi görürsem göreyim biraz sana benziyor…
Rüyamdasın, düşlerimdesin, hayallerimdesin kısacası yüreğimdesin…
Öylesine bendesin ki, yaşamım seni görmeden önce hiç yokmuş gibi…
Sanki seninle nefes almaya başlamışım ben ve biliyor musun nefes almak çok güzeldi…
2 Temmuz 2010 Cuma
ayrılık ölümün ikiz kardeşi
İste ayrılık bu; hiç beklemediğimiz...
O ikiz kardeşi ölümün.
Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz
Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı.
Seni alıp uzaklara giden otobüs
Benim üzerimden geçer hışımla
Devrilir, bakakalırım ardından
Bir sel gibi akan gözyaşımda...
Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız
Karanlık gitgide en derinlere çeker beni
Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin
Böyle perişan beklerim dönmeni
O ikiz kardeşi ölümün.
Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz
Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı.
Seni alıp uzaklara giden otobüs
Benim üzerimden geçer hışımla
Devrilir, bakakalırım ardından
Bir sel gibi akan gözyaşımda...
Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız
Karanlık gitgide en derinlere çeker beni
Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin
Böyle perişan beklerim dönmeni
türkülerde sevdim seni
Türkü söyledim sana bu gece, nelere dayanir bu yüregim nelere gögüs geldik ikimiz...
Hayatta hersey olabiliyormus meger, yeter ki sen kendini sev, yeter ki dünya görsün güzelligini.. Yeter ki hayat anlasin derdini... Derdine yenisini katma bosuna, ezerler gene sorumsuzca...
Türküler söyledim bu gece, ay yildiz bakar oldu, ben gene yürüdüm karli kislar altinda, sürgün yeri degil, burasi anadolu memleketi...
Gelin de oluyormus gelin, sevdigimi aldilar gene benden, gene uzaklara götürmekteler bosu bosuna aldatilmis hayati..
Yürekteki sevda sesleri yakiliyor, agitlar söyleniyor analar bacilar aglamakli türküler cigliyorlar...
Türküler söylenmis bu gece, kimsenin duyamayacagi, kimsenin göremeyecegi bir yerde sesler duyuluyor, anadolu kenari, memleket köselerinde gezmekte olan garibanlar!
Bu gece son geceydi.. Kimilerine göre sürgün sevdasi, kimilerine göre yürek acisi, vefasiz insan-dostlugu, vefasiz sevgi-gercekleri...
Türkülerle sevdim seni bilemedin, türkülerle gömdüm seni göremedin, türkülerle yasattim seni anlayamadin, türküler gibiydin benim icin, yürekteki sevda türküm.. Yanik yanik söylenen türkümdün sen benim.
Hayatta hersey olabiliyormus meger, yeter ki sen kendini sev, yeter ki dünya görsün güzelligini.. Yeter ki hayat anlasin derdini... Derdine yenisini katma bosuna, ezerler gene sorumsuzca...
Türküler söyledim bu gece, ay yildiz bakar oldu, ben gene yürüdüm karli kislar altinda, sürgün yeri degil, burasi anadolu memleketi...
Gelin de oluyormus gelin, sevdigimi aldilar gene benden, gene uzaklara götürmekteler bosu bosuna aldatilmis hayati..
Yürekteki sevda sesleri yakiliyor, agitlar söyleniyor analar bacilar aglamakli türküler cigliyorlar...
Türküler söylenmis bu gece, kimsenin duyamayacagi, kimsenin göremeyecegi bir yerde sesler duyuluyor, anadolu kenari, memleket köselerinde gezmekte olan garibanlar!
Bu gece son geceydi.. Kimilerine göre sürgün sevdasi, kimilerine göre yürek acisi, vefasiz insan-dostlugu, vefasiz sevgi-gercekleri...
Türkülerle sevdim seni bilemedin, türkülerle gömdüm seni göremedin, türkülerle yasattim seni anlayamadin, türküler gibiydin benim icin, yürekteki sevda türküm.. Yanik yanik söylenen türkümdün sen benim.
SEVDİM ÖTESİ YOK

BÖYLE SEVDİM İŞTE
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni
gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka
yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu
kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın
bir
ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En
kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.
İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi
ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle...
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.
Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok
edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni
ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu
zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün
yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
SEVDİM İŞTE ÖTESİ YOK...
OKU KADINIM OKU
Okşarken kalbimi karbeyaz bulutlar,
Duman renkli güvercinler konarken dudağına gökyüzümün,
Afet-i başlattı birden gidişin.
Org melekleri uçuştu
Ellerime dokundu sevda remilli bir cinayet.
Devlet arması koparılmış bir zafer tacı gibi,
küle ve tuza bandın bu sevdayı.
Gidişin gönlümdeki yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir eritmesiydi uvuzlarımı...
Perdeler indi,tozlar uçuştu,gözyaşı yağmur oldu
Yandım ateşlerle dondu toprağım
Ve gördüm hasretinle çürüyen günlerimi...
Sürüklendim sonra,tutarak bir atın yelesinden
arasından geçtim insanların,bir gürültüyle
duyan olmadı.....
Dağlara çıktım sonra,
en keskin şarkıları dillendirerek yorgun dudaklarımla,
geçmişi seyrettim gözbebeklerimin içindeki suzişanla..
Parçaladım hücresini yaşamın,
suyu havaya ekledim,ikisini toprağa.
Toprağı dinledim yalınayak aştım koruları
Ama yinede o mutad işaretini bulamadım,vaad ettiğin cennetin.
Çırpınmayı bile unutmuş bir serçe gibi,
Sakladım,sol mememin altındaki cevahir´de,kanatlarımı.
Kadınlığın böyle karşıma dikeldikçe utandım,
Savaşamadım içimdeki yangınla.
Hayatla katlayamadım genç yaşımı,
Yirmimde çarptı beni bu ayrılık firak-ı.
Perdeler çekili,kapılar sürgülü,bahçe duvarları yıkık,
Yazlar,baharlar yokuş aşağı yuvarlandı
Deli bir poyraza döndü hayatım.
Gidişin yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir karartmasıydı düşlerimi.
Bizans surları,Osmanlı bedestenleri ve
Hünkar camileriyle,
Aziz İstanbul´da güneşe açık bir pencerem kalmadı.
Pendik sırtlarında yorgun,telaşlı,eskimiş,
solgun ve acılı bir ´ben´varım şimdi...
Gittiğin bu yerde karanlık bir tomurcuk bıraktın senden arda...
Şimdi gözyaşlarım avuçlarımda bir alev topu.
Oku kadınım,OKU! ! !
Ayırma gözlerini kelimelerden
ve istersen bir günlük doğan bir böcek gibi
düşünme hiç yarını...
Sadece oku ve hisset kelimelere işlediğim kalp yangınımı,
sez sana olan bağlılığımı.
Oku kadınım,OKU! ! !
Yüreğimin yangınını döktüm bu satırlara
Alev alan kağıdı söndürmeye çalıştım gözyaşlarımla,
Şimdi elinde,yarı yanık,yarı yaş bu şiirim
Bin asırlık uzun bir gecenin eseridir.....
Oku kadınım OKU! ! !
Ve artık geri dön.
Çünkü;
Gidişin yüreğimdeki yanardağın patlamasıydı...
Duman renkli güvercinler konarken dudağına gökyüzümün,
Afet-i başlattı birden gidişin.
Org melekleri uçuştu
Ellerime dokundu sevda remilli bir cinayet.
Devlet arması koparılmış bir zafer tacı gibi,
küle ve tuza bandın bu sevdayı.
Gidişin gönlümdeki yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir eritmesiydi uvuzlarımı...
Perdeler indi,tozlar uçuştu,gözyaşı yağmur oldu
Yandım ateşlerle dondu toprağım
Ve gördüm hasretinle çürüyen günlerimi...
Sürüklendim sonra,tutarak bir atın yelesinden
arasından geçtim insanların,bir gürültüyle
duyan olmadı.....
Dağlara çıktım sonra,
en keskin şarkıları dillendirerek yorgun dudaklarımla,
geçmişi seyrettim gözbebeklerimin içindeki suzişanla..
Parçaladım hücresini yaşamın,
suyu havaya ekledim,ikisini toprağa.
Toprağı dinledim yalınayak aştım koruları
Ama yinede o mutad işaretini bulamadım,vaad ettiğin cennetin.
Çırpınmayı bile unutmuş bir serçe gibi,
Sakladım,sol mememin altındaki cevahir´de,kanatlarımı.
Kadınlığın böyle karşıma dikeldikçe utandım,
Savaşamadım içimdeki yangınla.
Hayatla katlayamadım genç yaşımı,
Yirmimde çarptı beni bu ayrılık firak-ı.
Perdeler çekili,kapılar sürgülü,bahçe duvarları yıkık,
Yazlar,baharlar yokuş aşağı yuvarlandı
Deli bir poyraza döndü hayatım.
Gidişin yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir karartmasıydı düşlerimi.
Bizans surları,Osmanlı bedestenleri ve
Hünkar camileriyle,
Aziz İstanbul´da güneşe açık bir pencerem kalmadı.
Pendik sırtlarında yorgun,telaşlı,eskimiş,
solgun ve acılı bir ´ben´varım şimdi...
Gittiğin bu yerde karanlık bir tomurcuk bıraktın senden arda...
Şimdi gözyaşlarım avuçlarımda bir alev topu.
Oku kadınım,OKU! ! !
Ayırma gözlerini kelimelerden
ve istersen bir günlük doğan bir böcek gibi
düşünme hiç yarını...
Sadece oku ve hisset kelimelere işlediğim kalp yangınımı,
sez sana olan bağlılığımı.
Oku kadınım,OKU! ! !
Yüreğimin yangınını döktüm bu satırlara
Alev alan kağıdı söndürmeye çalıştım gözyaşlarımla,
Şimdi elinde,yarı yanık,yarı yaş bu şiirim
Bin asırlık uzun bir gecenin eseridir.....
Oku kadınım OKU! ! !
Ve artık geri dön.
Çünkü;
Gidişin yüreğimdeki yanardağın patlamasıydı...
YANAN YÜREGİM
Alev alev yanan yüreğim
Kemiklerim kalp ocağında
Canım yanıyor sevdiğim
Yüreğim yangın kucağında
Yaşlarım düşerken kalbimin közüne
Yandım elveda ederken ayrılık sözüne
Yıkılışım oldu seni uğurlarken ötelere
Bu yürek yangın yeri
Kemiklerim kalp ocağında
Canım yanıyor sevdiğim
Yüreğim yangın kucağında
Yaşlarım düşerken kalbimin közüne
Yandım elveda ederken ayrılık sözüne
Yıkılışım oldu seni uğurlarken ötelere
Bu yürek yangın yeri
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
Sample Text
About me
Recent Posts
Introduction
Recent Comments
Zirve100 Toplist
uçurumun kenarında bir hayat.

